Sayfalar

22 Nisan 2014 Salı

Köy Seyirlik Oyunu


Köy Seyirlik Oyunları veya Köy Tiyatrosu adıyla anılan ve kırsal kesimde geleneğe bağlı belirli günlerde ve düğün, bayram gibi törenlerde sahneye konan oyunların kaynakları tarih öncesi devirlere ait ritüellere ve yaşama süreci içindeki günlük hayat sahnelerine dayanır.

Köy tiyatrosu özel bir sahneye ve kostümlere sahip değildir. Sahne kostümler makyaj malzemeleri, dekorlar, kırsal kesimin tabiî yaşama imkânları çerçevesi içinde sağlanmaktadır. Oyuncular amatördür, oyunculardan kabiliyetli olan rejisörlük görevini de üstlenmektedir.
“Köylü Tiyatrosu” adı ile de bilinen köy seyirlik oyunları; düğünlerde, bayramlarda ya da yılın belirli günlerinde köylülerimizin genellikle “oyun yapma”, “oyun çıkarma” adı altında bereket bolluk, sağlık ve yeni yılı karşılamak amacıyla oynadığı törensel içerikli oyunlardır.
Bu oyunlar meydanlarda oynandığı gibi kışın, oda içerisinde de oynanmaktadır. İlkel toplumlardan günümüze değişim göstererek ulaşan bu oyunlar önceleri yaşantının daha verimli olabilmesi için doğaüstü güçlere, tanrılara ya da Tanrı’ya şükran belirten, bilinçli olarak gerçekleştirilen törenlerdir. Çeşitli inanış ve mitlerin kaynaklık ettiği bu oyunlar, eski Anadolu uygarlıklarının, Anadolu toprakları üzerinde yaşayan halkımızın Orta Asya’dan getirdiği kültürel ögeler ve İslâmiyet’i kabulünden sonraki İslâmî ögelerle birleşen bir kültürel sentezin izlerini taşır.
Seyirlik oyunlar ilkel bir tiyatro örneğidir. Sanat kaygısından çok toplumsal ve dinsel açıdan işlevseldir.
Seyirlik oyunları günlük yaşamı taklit eden (kalaycı, berber, çift sürme vb.), hayvanları taklit eden (deve, ayı, tilki, kartal vb.), mevsim değişiklikleri, yıl değişimleri için oynanan oyunlar (köse gelin), bolluk ve berekete dönük oynanan oyunlar (saya gezme, koç katımı törenleri, cemal oyunu vb.), yağmur yağdırmak için oynanan oyunlar (çömçe gelin vb.) oluşturur.



Kaynakça:http://www.dersturkce.com/anasayfa/yazigoster/Geleneksel-seyirlik-oyunlarimiz-meddah-orta-oyunu-koy-seyirlik-oyunlari-hakkinda-bilgi

Meddah

Tek kişi tarafından oynanan bir halk tiyatrosudur. Son devrin meddahları kahvehanelerde yüksekçe bir yere oturup anlatırlardı. Bunlar halk arasında dolaşan veya yazılı edebiyattan alınma yahut kendilerinin zemin ve zamana uygun olarak uydurdukları hikâyeleri, kahramanlarının şivelerini taklit ederek türlü jest ve mimiklerle anlatırlardı. Meddah, bir tiyatro eserindeki bütün şahısları kendisinde birleştirmiş bir aktör durumundadır.
Meddah oyunu, genellikle kahvehane, meydan gibi halkın topluca bulunduğu yerlerde oynanırdı. Her kesimden insan bu oyuna ilgi gösterirdi. Saray halkını eğlendirmek için görevlendirilen meddahlar da vardı. Meddah, çeşitli kişisel ilişkilerin taklit yoluyla canlandırılması, senaryoların orada bulunan seyirciye göre, doğaçlama olarak geliştirilmesi açısından hikâyecilerden ayrılarak bir oyuncu kimliği kazanır.

Kaynakça:http://www.edebiyatogretmeni.org/meddah/

Orta Oyunu

Etrafı seyircilerle kuşatılmış ve sahne olarak kabul edilen bir alanda oynanan bir güldürü oyunudur. Bu oyun da birçok yönden Karagöz’e benzer.
Karagöz’de olduğu gibi tuluata (doğaçlamaya ) dayalıdır. Yazılı bir metne bağlı kalınmaz. Seyirci­ler ile çevrilmiş bir alanda oynanır. En önemli kişileri Kavuklu ve Pişekar‘dır.
Yanlış anlamalar, şive taklitleri, söz oyunları, ha­zır cevaplık başlıca güldürü ögeleridir.
Orta oyununun Özellikleri:

* Bu oyun türü Halkın ortak malıdır yani anonimdir.
* Oyuncular oyunda doğaçlama konuşur, dolayısıyla yazılı bir metne dayanmaz.
* Yanlış anlamalara, karşılıklı konuşmalara ve şive taklitlerine dayalıdır.
* Oyunda müzik de önemli yer tutar.
* Oyunda dekor yok denilebilir.
* Ana kahramanları Pişekar ile Kavuklu‘dur. (Pişekar, Hacivat’ın; Kavuklu Karagöz’ün benzeridir.)
* Orta oyununda farklı çevre ve değişik ulustan insanlar yer alır. * Karagöz oyunu gibi Orta oyunu da “başlangıç”, “muhavere”, “fasıl”,”bitiş” kısımlarından meydana gelir.


Kaynakça:http://www.edebiyatfakultesi.com/tiyatro/turk-tiyatrosu/geleneksel-turk-tiyatrosu/ortaoyunu

Karagöz

Karagöz ve Hacivat taklide ve karşılıklı konuşmaya dayanan, iki boyutlu tasvirlerle bir perdede oynatılan gölge oyunudur. Karagöz oynatıcısına kurgusal, hayalbaz denir. Yardımcıları çırak, yardak, dayrezen, sandıkkar'dır. Oyunda konuşmaların değişmesi baş hareketleriyle yapılır.
  Bu iki karakterin gerçekten yaşayıp yaşamadığı, yaşadıysa nerede nasıl yaşadığı kesin olarak bilinmemektedir. Anlatılanlar rivayete dayanır, zira gerçekten yaşamış olsalar bile büyük ihtimalle bahsedilen dönemde tarih kitaplarına girecek kadar önemli bulunmamışlardır. Halkbilimciler Karagöz'ün bazı oyunlarda Çingene olduğunu kendi ağzıyla itiraf etmesi, Bulgar gaydası çalması veEvliya Çelebi'nin tanıklığına dayanarak


Bizans imparatoru Konstantin'in Çingene seyisi Sofyozlu Bali Çelebi olduğunu ileri sürmektedir. Bir diğer rivayet ise Hacı İvaz Ağa ya da halka mal olan adıyla Hacivat ve Trakya'da bulunan Samakol köyünden demirci ustası Karagöz,Orhan Gazi devrinde Bursa'da yaşamış cami yapımında çalışan iki işçidir. Kendileri çalışmadıkları gibi diğer işçilerin de çalışmasını engellemektedirler. Orhan Gazi'nin, "cami vaktinde bitmezse kelleni alırım" dediği cami mimarı, caminin vaktinde bitmemesine Karagöz ve Hacivat'ı şikayet eder. Bunun üzerine bu ikili başları kesilerek idam edilir. Karagöz ve Hacivat'ı çok seven ve ölümlerine çok üzülen Şeyh Küşteri, ölümlerinin ardından kuklalarını yaparak perde arkasından oynatmaya başlar. Bu sayede Hacivat ve Karagöz tanınır.

Kaynakça:http://tr.wikipedia.org/wiki/Karag%C3%B6z_ve_Hacivat

Geleneksel Türk Tiyatrosu Türleri

Türk kültüründeki temaşa sanatını “Geleneksel Türk Tiyatrosu” olarak adlandırmaktayız. Başlıca türleri şunlardır:
Karagöz
Orta Oyunu
Meddah
Köy Seyirlik Oyunu




                                              










 Kaynakça:http://www.edebiyatogretmeni.org/geleneksel-turk-tiyatrosu/

Geleneksel Türk Tiyatrosu




Geleneksel Türk Tiyatrosu


Türk toplumunda tiyatronun ne zaman başladığına dair kesin bilgiler bulunmamaktadır. Ancak ozanların; “yuğ, sığır, şölen” adı verilen dinsel törenlerdeki gösterileri Türk tiyatrosunun temeli sayılmaktadır. Türk edebiyatında tiyatro ihtiyacı asırlarca ‘ortaoyunu, karagöz, meddah ve köy seyirlik oyunu” gelenekleriyle karşılanmıştır.
Geleneksel Türk tiyatrosu, çağlar boyunca sürüp gelen ve Türk kültürünün ürünü olan tiyatro türleridir. Şarkı, dans, söz oyunları ve taklit geleneksel Türk tiyatrosunun öğeleridir. Doğaçlamaya dayanan bu tiyatronun temel öğesi güldürüdür. Oyun kişilikleri tip düzeyindedir, karakter boyutuna ulaşmaz. Bu tiyatro, kurumsal bir nitelik taşımaz. Bayram, düğün, sünnet gibi özel günlerde sergilenir.


Kaynakça:http://www.edebiyatogretmeni.org/geleneksel-turk-tiyatrosu/

Modern Türk Tiyatrosu


Günümüz tiyatrosuna doğru modern olanın en önemli isimlerinin en başında Konstantin Stanislavski gelir.19 yüzyılın sonlarına gelindiğinde “sihirli eğer” adlı yeni bir oyunculuk kuramı geliştirerek oyuncuların canlandırdıkları karakterlere bürünmesini ve bu sayede seyirciye verilmesi gereken duyguyu vermeyi amaçlayarak günümüz tiyatrosunun öncülerinden olmuştur.


       Kaynakça:http://www.edebiyatogretmeni.org/modern-turk-tiyatrosu/

Türkiye'nin İlk Tiyatrosu Hangisidir?

Türkiye'de ilk tiyatro etkinlikleri, İngiliz Elçiliği'nin bir salonunda başlamıştır. Tiyatro etkinlikleri, 19. yüzyılda gelişme göstermiş ve Gedik paşa, Naim ve Verdi gibi tiyatro yapıları yapılmıştır.
Türkiye'de ilk tiyatro binası, 1840 yılında Bosch adında bir italyan tarafından yapıldı. Bu tiyatro salonunda metinleri Türkçeye çevrilen oyunlar ve operalar oynandı. Burada metinleri Türkçeye çevrilerek oynanan operaların ilki, Gaetano Donizetti'nin "Belisario" operasıydı.

Bosco'nun tiyatrosu, 1844'te Tütüncüoğlu Michael Naum Efendi'ye devredildi. Suriyeli Katolik bir ailenin oğlu olan Naum Efendi, 26 yıl İstanbullulara hizmet verdi. Bu tiyatroda ilk kez yabancı tiyatro kumpanyalarının temsilleri oynatıldı. Naum Tiyatrosu'nda oynanan ilk opera ise 29 Aralık 1844 tarihinde temsil edilen Gaetano Donizetti'nin "Lucrezia Borgia" adlı eseri oldu.

Türkiye'de ilk Türkçe oyun ise Güllü Agop'un tiyatrosunda oynanmıştır. "Sezar Borjiya" adındaki bu oyun, 1868 yılında sahnelendi. Namık Kemal ve Ali Bey'in de desteklediği Gedikpaşa Tiyatrosu, bir süre sonra yalnız yerli oyunları sergilemeye başladı.




Kaynakça:http://www.reitix.com/Makaleler/Turkiye-nin-ilk-Tiyatrosu-Hangisidir/ID=731

15 Nisan 2014 Salı

Türkiye'de Tiyatrolar


 
Türkiye’de tiyatrolar; Devlet ve Şehir Tiyatroları ile Özel Tiyatrolar şeklinde ayrılmaktadır.
Ankara’dan İstanbul’a, Erzurum’dan Diyarbakır’a kadar pek çok şehirde yer alan Devlet ve Şehir tiyatroları dönemlik eğitimler vermektedir.

 Özel tiyatrolardan da Müjdat Gezen Tiyatrosu, Haldun Dormen Tiyatrosu, Gönül Ülkü-Gazanfer Özcan Tiyatrosu, Yunus Emre Kültür Merkezi gibi kurumlarda eğitim gösteriler yer almaktadır.


Kaynakça: http://www.oyunculukkurslari.com.tr/tiyatro.html

2 Nisan 2014 Çarşamba

Tiyatronun Türkiye'de Yer Alması



Tiyatronun Türk edebiyatında yer bulması Tanzimat dönemiyle başlamıştır. Daha önce batının kültürel özelliklerini kapsadığı için batıda etkili olan bu tür zaman içerisinde sosyal yaşamdaki değişimlerle beraber bizim edebiyatımızda da yer bulmuştur. Tanzimat döneminden önce ise Türklerin Anadolu coğrafyasında uyguladıkları daha çok dramatik olan seyirlik oyunlar sergilenmekteydi. Batı anlayışına göre değerlendirildiğinde ise Anadolu kültüründeki bu oyunun başka bir sanat dalı olduğuna dair görüşler de ön plana çıkmaktadır
Geleneksel Türk Tiyatrosunun içerisinde ise Meddah, kukla, Karagöz, orta oyunu gibi dramatik içerik taşıyan türlerin ustalık dışında ise ve hüner oyunlarını da bulmak mümkündür. Bunların içerisinde ilk sırayı: sihirbaz cambaz, ,denge oyuncuları yer alır.


Kaynakça:http://www.oyunculukkurslari.com.tr/tiyatro.html